http://ustalider.tr.gg/rekmobi_23424215027.html

ANA SAYFA
DOST SİTELER
BANNERLERİM
İLETİŞİM
ZİYARETÇİ DEFTERİ
Site Map
REKLAM ALANI
WEB DESTEK
İNTERNETTE GÜVENLİK
HİT ARTIRMAK İÇİN
PAGERANK NEDİR
HTML NEDİR
JavaScript Nedir
HTML KODLARI
RESİM UPLOAD
KUTU İÇİNE ALMA
ORTALAMA KODU
ORTA ALANI GENİŞLETME KODU
PC TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
MSN NİCK OLUŞTUR
TASARIM BÖLÜMÜ
ICE BLUE TASARIMLAR
ICE BLUE BAŞLIK RESİMLERİ
ICE BLUE BUTONLARI
CSS TASARIMLAR
BANNER YAPMA
BUTON YAPMA
3D İFADELERİ
EĞLENCE BÖLÜMÜ
KAMERALI CHAT
OYUNLAR
ANİMASYONLAR
VİDEOLAR
SÜPER LİG
FIKRALAR
BİLİYORMUSUNUZ?
SOĞUK ESPİRİLER
YAZI BÖLÜMÜ
ŞİİRLER
ANLAMLI YAZILAR
GÜZEL SÖZLER
HİKAYELER
RENKLERİN ANLAMLARI
ÇİÇEKLERİN ANLAMLARI
AŞK BÖLÜMÜ
AŞK NEDİR
AŞK RESİMLERİ
AŞK ÖLÇER
MSN AŞK NİCKLERİ
GERÇEK AŞK BUDUR
İSLAM BÖLÜMÜ
İSLAM TARİHİ
İSLAMİ RESİMLER
İSLAMİ SÖZLER
İSLAMİ AVATARLAR
NAMAZ NEDİR
PEYGAMBERLERİN HAYATI
KURAN-I KERİM DİNLE
ATATÜRK BÖLÜMÜ
ATATÜRKÜN HAYATI
ATATÜRK İLKELERİ
KATILDIĞI SAVAŞLAR
ATATÜRKÜN VİDEOLARI
ATATÜRKÜN VEFATI
GENEL BÖLÜM
OSMANLI PADİŞAHLARI
GÜNLÜK DİZİ AKIŞI
İLLER ARASI MESAFE
İL İL TÜRKİYE TANITIMI
FELSEFE
RÜYA TABİRLERİ
TV DE BUGÜN
İSTANBULU CANLI İZLE
SATRANÇ


Sevgi

Rahip mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi . O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam : " Onu ne kadar çok sevdim ." diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı . Yaşlı adamın yaşlı sesi törenin asil sessizliğini bozmuştu . Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuslardı , utanç içindeydiler . Yetişkin çocukları alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar : "Tamam , baba . Seni anlıyoruz ." Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu ...

Rahip törene devam etti . Törenin sonunda , aile bireylerini ölüm töreninin kapanışı olarak tabutun üstüne toprak atmaya çağırdı . Yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar . Yaşlı adam hala : "Onu ne kadar çok sevdim" diye sesli sesli konuşuyordu . Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler , ama o devam etti , "Onu sevmiştim !"

Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken , yaşlı adam gitmemekte direniyordu . Gözlerini mezara dikmiş bakıyordu . Rahip yaklaştı : "Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum , ama gitme zamanı geldi . Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız ." dedi . Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha "Onu ne kadar çok sevdim ."diyerek söylendi . "Beni anlamıyorsunuz ," dedi rahibe "ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim ."

Zil çalmadığı sürece zil değildir .

Şarkı söylenmediği sürece şarkı değildir .

Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır .

Sevgi insanlara verdiğiniz sürece sevgidir ...



KİM BİLİR?

İçimde derin yanıklar bırakıyorsun git dediğim cümlelerde.Yanık kağıt uçları kokuyor hava.Ben ki sana git demedim hiçbir zaman, gittiğinden dolayı gitmeleri ezberlemiş gözlerime ağır geliyor gözyaşları biliyorsun.


Of bu ne ağır bir akşam, bu nasıl derin iç soluklanması ölüm desem bu kadar kara değil.


Ezberi bozulmuş kederler taşıyorum satırlarımda. Soluklandığın dünyanın insanıyım hala. Soluklandığın kıyıların ıslaklığında gözyaşlarım. Bu kaçıncı sarhoşluk ne önemi var. Bütün sarhoşluklarım sana çıkıyor ezberli.


Sarı , evet akşamlar senin dışında ve sarı. Üç adımda atabilirim sonsuzluğu heybeme, sarı.


Ve hayır ama. Dillenmeli bir kez gördüğüm akşamın yapışkan sevdası dillerde. Ardında kocaman yalnızlıklar saklı sevdanın ayakları terlemeli rıhtımımda. Suskunluğu altın bilmiş kalabalıklara inat sözler akmalı geceme.


Bilesin istiyorum, yakışmıyor o dudaklara bu hüzün. Hani çocukluğumuzun masallarındaki gibi bitmeli kötü başlangıçlar. Bir yerde iyi bir şeyler olmalı. Duymalı bunu herkes. Birilerinin sevinç şaşkınlığını yüzüne yapışmalı çıkmalı karşıma. Diğeri patlayıncaya kadar oh be demeli. Demeli işte.


Koşup gelmeli mutluluk ayaklarımın dibine, kapıyı açtığımda çıkmalı karşıma, piyango gibi çalmalı telefonumun zili, içimi serinletmeli telefondaki ses, dilimi uyuşturmalı, kalakalmalıyım oracıkta sevinçten. İçimde bahar çiçeklerinin kokusu, şaşkın, çocuksu ,çırılçıplak , sapsalak ama.


Göğsümü yaran bu şarkılara kapamalıyım kulaklarımı biliyorum. Her sözcüğü özenle seçip saklıyorum heybemde. Bütün harfleri parlatıp büyütüyorum. Yanık kağıt uçları kokuyor hava. Kim bilir belki bu sabah ,belki akşam , belki...

Belki isimsiz telefonların birinde senin nefesin...

Kim bilir?


  YANMAK

Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler. Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve:

--Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş..

İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş; Demiş ki:

--Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey!

Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş; Şöyle demiş:

--Ve bu ateş yakıcı bir şey!

Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş.

ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek "poff !" diye ortadan kayboluvermiş...

Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş;
Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!...


SUSKUNUZ

Suskunuz... Hem de çiglik çigliga bir suskunluk bizimkisi...

Bu konusacak bir seyimiz olmadigindan degil. Konusmaya çalistigimiz seylerin, alistigimiz yalnizligimizdan uzaklastirmasi aslinda bizim korkumuz...

Ikimiz de cesaret edemiyoruz. Öylesine alismisiz ki içimizde büyüttügümüz
yalnizligimiza. Seviyoruz onu. Bekli de yasandiginda yok olacagi korkusu bizi
tereddütte düsüren. Kaybetmekten korkacagimiz bize ait bir sey olusturma
kaygisi...

Sen yapamadigin hamlenin, hayatin boyu inanmak istedigin degerlere sahip gibi gördügün düzeni yok etme girisiminden Baska bir sey olmayacagini düsündün hep...


Bense yillarin verdigi bir aliskanlikla içinde var ettigim bana daha fazla aci vermemek için susmayi tercih ettim...

Içimden çiglik atarak susuyorum... Susuyorum... Içimde o kadar güzelsin ki...
Sana susuyorum...

Demistim ya "yüregim susmayi ögreniyor". Asli yok. Sevdigini anladiginda içinde duydugun çigligin yankisi hiç bitmiyor. O hiç susmayacak... Her gün, her saat
bana haykiracak, bagiracak, parçalayacak içimi. Benimse yüzümde o gülümsemem yer
edinecek tekrar...

Her soguk üsütemedigi gibi, her ates de yakamazmis insani... Üsüyorum; alev alev üsüyorum... Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakislarim var ya;
gözlerinde beni isitacak olan anlamlari yakalamaya çalisma çabamdan baska bir
sey degil...

Ve her yakaladigimda kaybettigimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyisler... Ve her kaybettigimde yeniden yakalama çabam...

  


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol